İSRAİL’LE MUTABAKATIN VİCDANLARDA YERİ YOKTUR!

aciklamaa
Irak’ta, Suriye’de ve Doğu illerimizde sıcak gelişmeler yaşanırken Türkiye ile bir terörün merkez üssü olan İsrail arasında diplomatik ilişkileri geliştirilmesi bizi endişelendiriyor.
Basında yer alan haberlere göre Türkiye, Gazze Ambargosu ve Mavi Marmara sürecinde İsrail ile yaşanılan sıkıntılar konusunda mutabakat sağlamış. Sınırları belli olmayan ve her türlü terör olayının arkasında doğrudan ya da dolaylı olarak yer alan İsrail’in bölgedeki varlığının tartışılması gerekirken  böyle bir ortamda hükümetimizin İsrail ile mutabakat arayışında olması dahi kabul edilebilir değildir.
İsrail’in Mavi Marmara şehitlerinin ailelerine 20 Milyon dolar tazminat ödemesi karşılığında, Türkiye’nin İsrail askerlerine açtığı davadan vazgeçmesi, bunu TBMM ‘den kanun olarak geçirmesi,  HAMAS’ın Türkiye’deki aktivitelerini sınırlandırması, HAMAS komutanlarından Salih El Aruri’nin sınır dışı edilmesi, geri çekilen büyükelçilerin karşılıklı olarak yeniden gönderilmesi, İsrail doğalgazının Türkiye’de kullanılması ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması hiçbir yetkili tarafından izah edilmez.
Böyle bir mutabakatın vicdanlarda yer bulması mümkün değildir.
Irak’ın üçe bölündüğü, Suriye’nin karıştığı, IŞİD gerekçesi ile başta ABD, Fransa ve Rusya olmak üzere onlarca ülkenin bölgeye yığınak yaptığı, Doğu’da birçok ilçemizde sokağa çıkma yasağının uygulandığı ve şehir içlerinde çatışmaların yaşandığı bir dönemde hiçbir gelişme diğerinden bağımsız düşünülemez.
Biz şuna eminiz ki ABD, Avrupa Birliği ve İsrail üçlüsü tüm olaylarda birlikte hareket etmektedir. Yine biz şuna eminiz ki ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin mesele İslam coğrafyası olunca nihai noktada birbirlerinin ayağına basmayacaklardır.
Düşürülen Rus uçağının ardından NATO kuvvetlerinin ülkemize ve Akdeniz’e yığınak yapması birilerinin dillendirdiği gibi Türkiye’nin korunması gerekçesi ile değildir. Yapılmak istenen bizzat Türkiye’nin savaşa sokulmasıdır. Türkiye, İsrail ile yakınlaştırılıp İran ile savaştırılmak istenmektedir. Kamuoyu, ekranlar, manşetler ve portallar aracılığıyla, kanaat önderleri aracılığıyla bu savaşa hazırlanılmaktadır.
Suudi Arabistan’da sözde “Teröre Karşı İslam İttifakı” adıyla oluşturulan koalisyonun içerisinde İran, Irak ve Suriye hükümetlerinin yer almayışı, ABD’nin bu koalisyondan memnuniyet duyduğunu açıklaması da yine bizim yaşanacak sürece dair endişelerimizi artırmaktadır.
Irkçı emperyalizm ve Siyonizm Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma projesini işletmektedir. Birileri de bu bilerek ya da bilmeyerek İran’ı hedef göstererek bu projeye çanak tutmaktadır.
Nasıl ki IŞİD’in varlığı emperyalist ülkelerin bölgemizde sorgusuz sualsiz at koşturmalarına gerekçe oluşturmuşsa aynı şekilde Türkiye-Rusya gerginliği de Türkiye’nin ABD, Avrupa Birliği ve İsrail üçlüsüne daha çok yakınlaşmasına sebebiyet vermiştir. Bu durumun bir tesadüf olduğu düşünülemez.
Geri dönüşümü mümkün olmayan bir yola girilmesi sadece Irak ve Suriye’nin değil başta Türkiye olmak üzere tüm İslam coğrafyasının kaosa sürüklenmesi olacaktır.
Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiriyoruz. Yetkilileri ve halkımızı olup biteni doğru okumaya davet ediyoruz. Türkiye’nin yeri ABD, Avrupa Birliği ve İsrail üçlüsünün yanı değildir.
Suriye ve Irak’taki kaos ancak başta Türkiye, İran Mısır olmak üzere bölge ülkelerinin İslam kardeşliği çerçevesinde birlikte hareket etmesi ve D-8 ülkelerinin yavaşlatılmış ilişkilerinin yeninden canlandırılması ile çözülür.
Türkiye, Irak ve Suriye politikalarını gözden geçirmelidir. Hem Irak’ın hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve idari bütünlüğünü esas alan adımlara destek olmalıdır.
Doğu’da yaşanan sıkıntılar bölge halkıyla birlikte çözülmelidir. Türkiye, dost ve müttefik dediğimiz ülkelerin teröre desteğini görmezden gelmekten vazgeçmelidir. Türkiye, komşularımız İran, Irak ve Suriye ile birlikte bu ülkelerde yaşayan tüm halklar için hak ve adalet merkezli bir anlayışla yola devam etmelidir.
Türkiye’nin yeri G-20 ya da Avrupa Birliği değildir. Bu ikim oluşum da tarihin bu coğrafyaya yüklediği misyonun dışındadır. Türkiye, D-8 ülkeleri ile birlikte hareket etmelidir. Hakkı üstün tutan anlayışla yeni bir dünyayı kurmanın gayreti içerisinde olmalıdır. Aksi takdirde çok büyük bir ateş hepimizi içine çekecektir.
Allah ülkemizi ve milletimizi her türlü sıkıtından korusun, hepimize adalet, barış ve kardeşlik üzere adımlar atmayı nasip etsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir