Basın Açıklaması

fethiyeagd

Adına ırkçı emperyalizm dediğimiz Siyonist bir yapılanma üç yüz yıldır elindeki kitle imha silahlarının gücünü kullanarak yeryüzünü kana bulamaktadır. Irkçı emperyalizm, yeraltı ve yer üstü zenginliklerini, enerji kaynaklarını yağmalamakta ve insan emeğini sömürmekte sınır tanımayan bir yapılanmadır. Bu zihniyet kendilerinden olmayan toplulukları zayıf bırakabilmek ve güçsüz düşürebilmek için her türlü ifsat ve tahribatı meşru addetmektir.

Irkçı emperyalizm dünyanın her yerinde sömürü çarkını işletmenin gayreti içerisindedir. Ülkeleri ve halkları faize dayalı finans sistemleri ve bankaların tasallutu ile denetim altına almışlardır. Bu mekanizmaya karşı direnişin İslam coğrafyasından ve Müslümanlardan geleceğinin de farkındadırlar. İşte en çok bu sebeple de İslam coğrafyasının her yerinde işbirlikçi yönetimler ve kandırılmış gruplar vasıtası ile sürekli kaos ortamları oluşturmaktadırlar.

Bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan sıkıntıların ardında ırkçı emperyalizm vardır. Irkçı emperyalizm, bölgeyi nerdeyse bütün uluslararası haber ajanslarında “Kürtler, Sünniler, Şiiler” diyerek tasnif eden; tasnifte işine geldiğinde etnik yapıyı, işine geldiğinde mezhep farklılığını kullanan yapıdır. Bölge insanlarının emperyalizme karşı ortak bir tavır sergilemesini önleyebilmek için her dönemde ırkçılığı ve mezhepçiliği körüklemişler, provokatif olaylarla bölge insanını birbirine düşürmüşlerdir.

İslam coğrafyasının parçalanmışlığa, bölünmüşlüğe ihtiyacı yoktur. Asimilasyon ya da ötekileştirmeci ırk ve mezhep merkezli yapılanmaların bölgeye huzur getirmesi mümkün değildir. ABD, AB ve İsrail ile masaya oturarak bölgeye huzur gelmesi mümkün değildir. ABD’yi ya da NATO’yu bölgeye barış getireceğini düşünmek safdilliktir. Irak ve Suriye’de yaşanan sıkıntıların sebebi Birinci ve İkinci Körfez Harbi ile bizzat ABD’dir.

NATO operasyonunun ardından iyice karışan Libya’da kaos devam ediyor. Libya’da Meclisi feshettiğini açıklayan emekli bir generalin Türkiye ve Katar vatandaşlarının Libya’yı terk etmelerini istenmesi, ülkemizin ABD ile stratejik müttefik olarak izlediği dış politikadan ayrı değerlendiremeyiz.

Öte yandan Mısır’da darbe ile işbaşına gelen yönetimin güdümünde olan yargının İhvan-ı Müslimin Liderlerinden Muhammed Bedii’nin de aralarında bulunduğu 183 kişi hakkında verdiği idam kararlarının onanmasının Mısır’ın ve bölgenin geleceğine bir faydasının olmayacağı aşikârdır. Mısır kendi halkını hukuksuzluk, tahakküm ve baskı altında geleceğe taşıyamaz.

Aynı şekilde Bangladeş’te Cemaati İslami Partisi Eski Genel Başkanlarından Mevlana Metiur Rahman Nizami’ye verilen idam cezasının da hukuk dışı bir karar olduğu açıktır.

Her iki ülkede verilen bu idam cezalarının uygulanmaması, yeniden yargılanma sürecine gidilmesi, halkın taleplerine ve iradesine karşı işletilen baskı sürecine son verilmesi bu ülkelerin normalleşmesine katkıda bulunacaktır.

Hukuk halkın meşru taleplerine ya da tercihlerine karşı en acımasız bir şekilde yaptırımlar uygulayarak işletilemez. Zulüm ilelebet devam edemez. Dünyanın vicdanında yer bulmayan, hiçbir hukuki dayanağı olmayan, darbeci ya da baskıcı rejimlerin gölgesinde kalınarak alınan idam kararları ile Mısır’da barış ve huzur ortamının da tesis edilemeyeceği açıktır.

Bütün bu kaos ortamını elini ovuşturarak izleyen İsrail, Filistin’de yine kan dökmeye devam ediyor. İsrail, buldozer ve tanklarla girdiği Gazze’de terör estiriyor.

Diğer taraftan fanatik Budistlerin Arakan’da sürdürdüğü vahşet Sri Lanka’ya da ulaştı. Müslüman kanı dökmekten imtina etmeye Budistler, Sri Lanka’da da camilere ve Müslümanlara ait meskenlere saldırdılar.

Orta Afrika’da, Nijerya’da, Somali’de, Mali’de, Sudan’da kaos ve karmaşa devam ediyor.

İslam Coğrafyasının bu sıkıntılı süreçten kurtulması için bölge ülkeleri mutlaka bir araya gelmeli ve sıkıntılara içeriden çözüm aramalıdırlar. ABD, AB ve İsrail’in müdahale ettiği bir diyalog sürecinin fayda getirmeyeceği açıktır. Birleşmiş Milletlerin mevcut yapısının Müslümanlar lehine olacak bir karar alamayacağı açıktır. NATO’nun ırkçı emperyalizmin emrinden çıkmayacağı açıktır.

Bizler Anadolu Gençlik Derneği mensupları olarak yaşama hakkını, mülkiyet hakkını, akıl ve nesil emniyetini, inanç ve düşünce hürriyetini her insan için istiyoruz. Bu hakların tesisi için Müslümanların güçlü olması gerekir. Bunun da yolu D-8’i canlandırmaktır. Her şeye rağmen Mısır, İran ve Türkiye aynı masa etrafında bir araya gelmelidir. Daha fazla kan dökülmesinin ve bölge ülkelerinin daha çok zarar görmesinin önüne geçilmelidir.

Çatışmayı, karmaşayı, kan dökmeyi körükleyen hiçbir politikayı tasvip etmiyoruz. Irkçılık ve mezhepçiliği tasvip etmiyoruz.
ABD ve uzantıları ile işbirliğini tasvip etmiyoruz.
Her ne sebeple olursa olsun iç savaşları tasvip etmiyoruz.
İnsan varlığına değer vermenin inancımız gereğidir ve kendilerinde bu inanca ait iz taşıyan herkesi akl-ı selimle hareket etmeye davet ediyoruz.

Ersan BİLGİN 

Anadolu Gençlik Derneği 

Genel Başkan Yardımcısı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir